Limited Şirket Müdürünün İstifası ve Ticaret Siciline Tescil
Limited şirketlerde müdürlerin görevden ayrılması, ticaret hukuku açısından önemli sonuçlar doğurur. Müdürlerin istifa yoluyla görevden ayrılması, bu sona erme sebeplerinden biri olup, sadece şirketin değil, istifa eden müdürün de ticari menfaatleri bakımından dikkatle ele alınması gereken bir konudur. TTK madde 616/1-b’ de müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları genel kurul tarafından yapılacağı ve bu yetkinin devredilemeyeceği belirtilmiştir. Fakat müdürün istifa etmesine rağmen genel kurul tarafından ticaret siciline tescil işlemlerinin yapılmaması halinde istifa eden müdür açısından ciddi hukuki sorunlara yol açabilmektedir.
Limited şirket müdürü görevini istifa ile sonlandırabilmektedir. İstifa, tek taraflı irade beyanı olup kişi istediği zaman istifa etme hakkına sahiptir. Seçilen kişi bu görevi kabule mecbur olmadığı gibi, başlamış olduğu görevi devam ettirmek mecburiyetinde de değildir. Şirket müdürü limited şirkete seçildiğinde nasıl ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekiyorsa görevden alınması veya istifası halinde de aynı işlemin yapılması gerekmektedir.
Bazı durumlarda, işten ayrılan müdürlerin şirketle olan ilişkileri sona ermiş olmasına rağmen, bu durumun ticaret sicilinde tescil edilmediği görülmektedir. Bu süreçte, şirketin yetkililerine ulaşılamadığı, birçok dosyada borçlu olarak göründüğü, üzerinde birden fazla haciz bulunduğu ve ticaret sicilindeki kaydının hâlâ aktif olarak devam ettiği durumlarla karşılaşılmaktadır.
Kişi her ne kadar müdürlük görevinden ayrılmış olsa da, ticaret sicil kayıtlarında yetkili olarak göründüğü için şirkete gelen tebligatlar, borçluların aramaları ile muhatap olmak zorunda ve ileride daha büyük sorunlarla karşılaşma riski ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, işten ayrılan kişi, bulunduğu ildeki Ticaret Sicili Müdürlüğüne ihtarname göndererek tescil isteminde bulunsa da, Ticaret Sicili Müdürlüğünün re’sen tescil işlemi yapma yetkisi bulunmamaktadır.
Ancak, tescil edilmesi gereken bir durumun ilgili kişi tarafından gerçekleştirilmediğini tespit eden Ticaret Sicili Müdürlüğü, Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 33. maddesi uyarınca, tescil başvurusunda bulunması gereken kişileri otuz gün içinde başvuru yapmaya davet eder. Bu süre içinde şirket ya gerekli tescil işlemlerini gerçekleştirir ya da cevap vermeyen gayrifaal durumda olan şirket çağrıya yanıt vermediği takdirde yargı yoluna başvurulması gündeme gelir.
Böyle durumlarda, tescil işlemlerinin gerçekleştirilmesi için dava açılması ve kişinin görevden ayrıldığının tesciline karar verilmesi gerekir. TTK’nın 36/3-son maddesi uyarınca, mahkeme kararı ile bu tescil işlemi yapılabilir. Bu konuyla ilgili Yargıtay’ın örnek teşkil eden bir kararını aşağıda paylaşarak süresin hukuki çerçevesini daha somut bir şekilde açıklayacağız.
Yargıtay 11. HD’nin kararına göre;
“Dava, davacının şirket müdürlüğünden istifasının tespiti ile istifasının Ticaret Sicil Gazetesinde tesciline karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, müdürlükten istifanın Ticaret Sicil Gazetesinde tescili ve ilanının zorunlu olduğu, TTK’nın 33. maddesi gereğince ilgilinin öncelikle Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvurması gerektiği gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince de davacının dava açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacı, davalı şirketteki müdürlük sıfatının istifa ile sona erdiğini şirkete bildirerek bu durumun şirketin sicil kayıtlarına işlenmesini ve ilanını talep etmiş, şirket yetkililerince davacının istemi yerine getirilmediğinden, davacı istifasının tespit ve tescili istemiyle işbu davayı açmıştır. TTK’nın 33 ve Ticaret Sicili Tüzüğü’nün 38. maddelerine göre, tescil edilmiş konulardaki her türlü değişikliklerin de tescili gerekir. Limited şirketler bakımından TTK’nın 510. maddesinde, tescilin şirket müdürleri tarafından talep edileceği öngörülmüş olup, aynı Kanun’un 30 ve Ticaret Sicili Tüzüğü’nün 31. maddesine göre de tescil, ilgililer veya yetkili temsilcileri ile hukuki halefleri tarafından istenir. Bu itibarla, davacının doğrudan Ticaret Sicil Memurluğu’na başvurarak talepte bulunması mümkün olmadığından davalı şirkete tescile icbar davası açmasında hukuki bir engel bulunmamaktadır. Bu cihetle, mahkemece, davacının talebinde hukuki yararı olduğu ve davalı tarafın davayı kabul beyanı da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”
Ticaret sicilinde meydana gelen bu tür hukuki uyuşmazlıklar, hem maddi hem de manevi açıdan ciddi sonuçlar doğurabilir. Hak kaybına uğramamak ve sürecin en doğru şekilde yönetilmesini sağlamak için ticaret hukuku alanında deneyimli bir avukatla çalışmak büyük önem taşımaktadır. Uzman bir avukat, hem hukuki risklerin önüne geçmenize yardımcı olacak hem de süreci sizin adınıza etkin bir şekilde yürütecektir.
Av. Ceren Türkiş